Sık Sorulanlar

Skuamöz hücreli özofagus kanserinde neden robotik özofajektomi?

Skuamöz hücreli özofagus kanseri genellikle yemek borusunun alt ve orta kısımlarını tutar ve bu bölgeler cerrahi olarak ana damarların, soluk borusunun ve kalp kulakçığının arasındadır. Robotik özofajektomi, üç boyutlu görüntüleme ve hassas enstrümantasyon sayesinde bu zor anatomik bölgelerde daha güvenli ve detaylı bir cerrahi imkânı sunar. Minimal invaziv yapısı sayesinde çevre dokulara daha az zarar verilir ve iyileşme süreci hızlanır. Özellikle skuamöz hücreli tümörlerde soluk borusunun üst kısımlarının çevresindeki lenf bezlerinin temizliği ancak robotik cerrahi ile yapılabilmektedir. Dolayısıyla robotik sistem bu açıdan cerraha ciddi avantaj sağlar.

Robotik özofajektominin kanserden kurtulma şansını arttırmasının ana nedeni nedir? 

Robotik özofajektomi, tümör çevresindeki lenf nodlarının daha kapsamlı ve hassas şekilde çıkarılmasına imkân tanır. Bu durum, lenf bezlerine sıçramış ama hala uzak organlara sıçramamış tümörlerin tamamen ve etkin şekilde çıkarılmasını sağlar. Ayrıca robotik sistemin sunduğu yüksek görüş netliği ve el titremesini sıfıra indiren teknolojisi, cerrahın kanserli dokuları hassasiyetle çıkarabilmesini mümkün kılar. Bu faktörler, bölgesel tekrarlama ihtimalini düşürür ve uzun vadede hastanın sağkalım oranını olumlu etkiler.

Yemek borusu kanserinde doğrudan ameliyat mı, önce tedavi mi?

Çoğu hastada doğrudan ameliyat yerine öncelikle neoadjuvan tedavi, yani ameliyat öncesi

kemoradyoterapi veya güncel tedavilerden kemoimmünoterapi tercih edilir. Bunun nedeni, tümörün boyutunu küçültmek, radyolojik olarak tespit edilemeyen metastazları ortadan kaldırmak ve cerrahi olarak tümörün tamamen çıkarılmasını sağlamaktır. Bu yaklaşım, özellikle bölgesel olarak ilerlemiş (lokal ileri evre) tümörlerde standart uygulama haline gelmiştir. Ancak erken evre kanserlerde, doğrudan cerrahi bazı durumlarda uygun olabilir. Karar, hastanın genel durumu ve tümör evresine göre tecrübeli bir cerrah ve multidisipliner bir kurul tarafından verilmelidir.

Ameliyat öncesi nasıl bir tedavi, Kemoradyoterapi mi? Kemoimmünoterapi mi? 

Günümüzde standart yaklaşım halen kemoradyoterapidir; özellikle CROSS protokolü gibi rejimler skuamöz hücreli tümörlerde etkili sonuçlar verir. Ancak immünoterapinin yemek borusu kanserindeki etkinliği giderek artmakta ve bazı hastalarda kemoterapiye ek olarak immünoterapi de uygulanmaktadır. Yemek borusu adenokarsinomlarında kemoimmünoterapinin daha üstün olabileceğini gösteren çalışmalar vardır, fakat bu tedavilerin yan etkisi yüksek olduğundan hasta özelinde dikkatli seçilmesi gerekir. İleri evre ya da biyobelirteç pozitif hastalarda, kemoimmünoterapi yeni protokollerle gündeme gelmiştir. Nihai protokol, hastanın tümör özelliklerine, bağışıklık durumu ve genel sağlık koşullarına göre kişiselleştirilmelidir.

Robotik özofajektomi nasıl yapılıyor? Kaç kesi gerekiyor?

Robotik özofajektomi genellikle üç aşamalı olarak yapılır: önce göğüs ardından karın ve boyun bölgesine kesiler yapılır. Bu işlemler sırasında göğüs bölümüne 4, karın bölümüne 5 küçük kesi yapılır. Sol boyun bölgesinde tek bir kesi yapılır. Karın ve boyun kesileri göğüs bölümü bitirildikten sonra hasta sırt üstü pozisyonda yatırılır ve o aşamada yapılır. Açılan kesilerden robotik kollar ile kamera yerleştirilir. Cerrah, bir konsoldan robotu kontrol ederken, yüksek hassasiyetli aletlerle yemek borusu çıkarılır ve mideden yeni bir yemek borusu yapılır. Geleneksel açık cerrahilere göre çok daha az invazivdir ve estetik açıdan da avantajlıdır.

 

Kemoradyoterapi ile karşılaştırıldığında kemoterapi + immünoterapinin avantajları nelerdir?

Kemoterapi ile immünoterapinin kombinasyonu, özellikle tümörün bağışıklık sisteminden kaçma mekanizmalarını hedef alarak daha etkili bir sistemik yanıt oluşturabilir. Bazı çalışmalarda bu kombinasyonun, kemoradyoterapiye göre daha az toksisite ile daha yüksek yanıt oranları sunduğu gösterilmiştir. Ancak bu yaklaşım halen araştırma aşamasındadır ve standart uygulamaya geçmeden önce daha fazla veri gereklidir.

PET-CT, özofagus kanserinde evreleme, metastaz taraması ve tedaviye yanıt değerlendirme açısından vazgeçilmez bir araçtır. Tümörün metabolik aktivitesini göstererek hem lokal invazyonu hem de uzak metastazları saptamada yüksek duyarlılığa sahiptir. Bu sayede gereksiz cerrahi girişimlerin önüne geçilebilir ve tedavi planı netleştirilebilir.

Özofagus kanseri tedavisi; medikal onkoloji, radyasyon onkolojisi, cerrahi, gastroenteroloji, radyoloji, patoloji ve beslenme uzmanlarının koordineli çalışmasını gerektirir. Multidisipliner bir ekip, hastaya özgü en uygun tedavi yolunu belirleyerek hem sağkalımı artırır hem de yaşam kalitesini korur. Bu yaklaşım, karar süreçlerinde hata payını en aza indirir ve hasta yönetimini optimize eder.

Robotik cerrahi ile açık özofajektomi arasındaki en temel fark, cerrahi erişim şeklidir. Açık cerrahide karın ve göğüs bölümüne büyük kesiler aracılığıyla erişilirken, robotik cerrahi minimal invaziv tekniklerle, yani küçük kesiler ve robotik kollar aracılığıyla gerçekleştirilir. Bu da daha az kan kaybı, daha düşük enfeksiyon riski, daha az ağrı ve daha hızlı iyileşme anlamına gelir. Ayrıca robotik sistemin sunduğu 3 boyutlu görüş ve bilek hareketlerini taklit edebilen enstrümanlar, cerraha daha yüksek hassasiyet ve kontrol sağlar.

Robotik özofajektomi, birçok hasta için uygun olsa da, daha önce geçirilmiş büyük karın ya da göğüs operasyonları nedeniyle göğüs boşluğunda ciddi değişiklikler olan hastalar için tercih edilmeyebilir. Ayrıca hasta karın bölgesinin hava ile şişirilmesini tolere edemeyecek durumda ise karın bölgesi açık yapılabilir.

Robotik cerrahi sistemler, lenf nodu diseksiyonu sırasında daha detaylı bir görüş alanı ve daha ince diseksiyon imkânı sunar. Üç boyutlu yüksek çözünürlüklü görüntüleme ve el titremesini ortadan kaldıran robotik kollar sayesinde kritik yapıların korunması sağlanırken daha kapsamlı bir lenfadenektomi yapılabilir. Nitekim yemek borusu kanseri ameliyatlarında robotik cerrahi ile diğer yöntemlere göre daha fazla lenf nodu çıkarılabilmektedir. 25’in üzerinde lenf bezi çıkarıldığında bunun hastanın yaşam şansına ciddi katkı sağladığı gösterilmiştir.

Robotik cerrahinin etkili ve güvenli uygulanabilmesi için belirli bir öğrenme süreci gerekir. Bu süreci tamamlayan deneyimli cerrahlar, daha düşük komplikasyon oranları, daha kısa operasyon süreleri ve daha başarılı onkolojik sonuçlar elde eder. Deneyim arttıkça hasta memnuniyeti ve uzun vadeli sağkalım oranları da artar.

Robotik özofajektomi sonrası hastanede kalış süresi hastanın genel durumu, operasyonun süresi ve postoperatif süreçte gelişebilecek komplikasyonlara bağlı olmakla birlikte, sorunsuz giden bir nekahet döneminde genellikle 7-10 gün arasındadır. Bu süre zarfında hastanın solunumu, dolaşımı, beslenmesi ve yara iyileşmesi yakından izlenir. Robotik cerrahi sayesinde açık cerrahiye kıyasla bu süre daha kısa olabilir.

Operasyon sonrasında beslenme genellikle ilk 3-5 gün damardan veya jejunostomi (ince bağırsak) tüpü ile yapılır. Anastomoz bölgesinde kaçak riski değerlendirildikten sonra sıvı gıdalara geçiş yapılır ve ardından yavaş yavaş yumuşak ve katı gıdalara geçilir. Diyetisyen eşliğinde, küçük porsiyonlarla sık öğünler şeklinde bir beslenme düzeni oluşturulur. Uzun dönemde dumping sendromu ve kilo kaybı riskine karşı özel diyet planları uygulanabilir.

Neoadjuvan (ameliyat öncesi) kemoradyoterapi veya kemoimmünoterapi sonrasında patolojik tam yanıt, cerrahi olarak çıkarılan tümör bölgesinde ve lenf nodlarında artık kanser hücresine rastlanmaması durumudur. Bu, hastanın tedaviye mükemmel yanıt verdiğini ve uzun dönem sağkalım olasılığının çok arttığını gösterir.

Postoperatif dönemde gelişebilecek komplikasyonlar –örneğin anastomoz kaçağı, pulmoner sorunlar veya kardiyak problemler– multidisipliner bir ekip tarafından hızlıca değerlendirilip yönetilmelidir. Gerekirse endoskopik, radyolojik ya da cerrahi müdahale yapılabilir. Erken tanı ve tedavi, komplikasyonların hayati tehlike arz etmesinin önüne geçer.

Kaçak riskini azaltmak için teknik olarak düzgün vaskülarizasyon sağlanmalı, gerilimsiz bir anastomoz yapılmalı ve stapler kullanımı titizlikle planlanmalıdır. Robotik cerrahi, bu noktada hassas dikiş atımı ve optimal doku manipülasyonu sağladığı için avantajlıdır. Bazı merkezlerde intraoperatif floresan görüntüleme ile damar yapısı değerlendirilerek risk daha da azaltılabilir.

Robotik cerrahi sonrası pulmoner komplikasyon oranları, açık cerrahiye kıyasla belirgin şekilde daha düşüktür. Bunun temel nedeni, daha az travmatik cerrahi alan, daha az ağrı ve dolayısıyla hastanın daha erken mobilize olabilmesidir. Bu da pnömoni ve atelektazi gibi komplikasyonların önüne geçilmesine yardımcı olur.

Ameliyat sonrası hastalar düzenli klinik muayene, laboratuvar testleri ve görüntüleme yöntemleri (BT, PET-CT) ile izlenir. İlk iki yıl genellikle 3 ayda bir takip önerilirken, beşinci yıla kadar 6 ayda bir, beşinci yıldan sonra senelik takipler yapılır. Hastanın takibi hiç bırakılmaz. Beslenme durumu, solunum kapasitesi ve yaşam kalitesi de bu takiplerde değerlendirilir.

Hastaların büyük çoğunluğu robotik cerrahi sonrası açık cerrahiye kıyasla daha hızlı toparlanır. Ortalama olarak 3-4 hafta içinde günlük aktivitelerine dönebilirler; ancak tam iyileşme ve iş hayatına dönüş genellikle 6-8 haftayı bulabilir. Fiziksel aktivite düzeyi, hastanın yaşına, genel sağlık durumuna ve ameliyat sonrası sürece bağlıdır.

Scroll to Top